Düşünde savaş görmek ortaçağda yaşamış bir krala ve çağdaşımız olan bir devlet memuruna aynı şeyi mi ifade eder? Düşlerimizde gizli tanrısal bir mesaj var mıdır? Farklı çağlarda düşte nasıl uçulur ve bu uçuşlar nasıl yorumlanır? İzafiyet kuramı düşlerin yorumlanmasını düşlerin doğası sürrealizmi nasıl etkilemiştir?
Hepimiz düş görmenin ne olduğunu biliriz ama bir düşü bırakın anlamlandırmayı başkalarına anlatmanın da ne kadar güç olduğunu biliriz. Bir düşü anlatmaya giriştiğimizde kelimelerin ne kadar kifayetsiz olduğunu fark ederiz hemen. Düşler kelimelerin ötesindedir.
Peki "Düş söylemi nasıl oluşur?" Pierre Sorlin bu soruya üç katmanlı bir yanıt veriyor: Düşleri gördüğümüz anda zihnimizde oluşan duyusal söylem; düş anlatımı sırasında oluşan sözsel sinemasal resimsel söylem ve düşlerin yorumlanması aşamasında doğan sözsel söylem. Çağlar boyunca insanın düşlere bu üç katmanlı yaklaşımı toplumsal kültürel ve tarihi olgulara paralel olarak evrilmiştir. Düş Söylemleri bu etkenlerin düşlerin görülmesi ve anlatılmasındaki yerini tartışırken edebiyat psikoloji mitolojiden de yararlanıyor. İletişim sinema ve sosyoloji gibi komşu disiplinlere de başvuran Sorlin Aristoteles Freud Jung Coleridge Homeros Graham Greene Ruskin gibi kişilerle hatta Kuranıkerim ve Kitabı Mukaddes'le buluşmamızı sağlayarak bizi tarihsel düşünsel ve düşsel bir okuma şölenine çağırıyor. Yazar kitabın düşleri ele alış tarzına şöyle değiniyor: "Bu bir tarih kitabı değil düşlerin gizemi konusunda insani temel çağlar boyu tekrarlanan yaklaşımlarla ilgilenen antropolojik bir çalışmadır."
Düş Söylemleri sadece düşlerin oluşumu ve aktarılması üzerinde düşünenlerin değil tüm bunların arka planındaki toplumsal kültürel tarihsel sanatsal ve felsefi boyutu keşfetmek isteyen herkesin ilgiyle okuyacağı bir kitap.