Şiirimin değdiği kanatlar...
F. Schelling lirik/modern şiir sonsuzun sonluya tekile/ben'e şekillenmesidir der. Epik sonlunun sonsuz tümel bünyesinde temsilidir tezini dikkate alırım. Paul Walery'de dolayımın da Saf Şiiri önemserim. Yani müziksel bir akıcılığın hiçbir zaman kesintiye uğramayacağı vurgusunu göz ardı etmem. Paul de Man'ın modernliğin temsili yitirmesinden dolayı şiirin kişisizleştiğine atıfta bulunmasını yani temsiliyet ilişkisinin modern şiir için sorun olmaktan çıkması gerçekliğe ya da teslimiyete atıfta bulunmaması düşüncesini sahiplenirim. Adorno (Lirik Şiir ve Toplum Üzerine) yazının da belirtiği şiirin toplumsal olanla öznel olan arasında bir çelişki olmadığına vurgu yapmasını. Yahya Kemal şiirde kurucu öğe olarak beliren 'deruni ahenk'e sadık kalınması gerektiği hep aklımdadır. Asaf Halet Çelebi'nin şiirin his ve manevi sesine sahip çıkmasını paylaşırım. Ahmet Hamdi Tanpınar'ın şiiri şiir yapanın onun manevi havası olduğuna dair kaygısını unutmam. Hilmi Yavuz'un hem Paul de Man ve Adorno'nun modern lirik konusundaki önesürüşlerini hem de Yahya Kemal'in geleneksel şiire ilişkin önesürüşlerini birlikte edinip şiire dönüştürmekle yükümlülüğüne vurgusu 'temel' bir bakıştır benim için. Yahya Kemal'in deruni ahenk' ile benim 'kakofonik' sesle ilişki kurma çabam kuşkusuz şiirim üzerine düşünenlerin önemsemesi gerektiği bir konudur. Şiirin kimliksel/kültürel yükümlülüğü üstlenmesini beklerim. M. Heidegger'in şiir için söylediği 'hakikatin deşifre' etme yükümlülüğünü ilişkin söylediklerini önemserim. Benim için gelenek bir antolojiden' ibaret değildir beslenilmesi gereken devasa yaratı alanı olarak görürüm. Son olarak; B. Necatigil'in şairleri tariflerken 'burçlara' atıfta bulunur. Bu haklı bir yol gösterimdir. Şair çıktığı bir yoldur şiir ve de buna uzun bir yorgunluk sonrası ulaşır. Benim şiirimin temel niteliklerini inşa sürecinde dikkat ettiğim hususlar bunlardır.
M.Akay