Bir yazar için prestijli bir edebiyat ödülü almak onun için bir dönüm noktası niteliği taşır. Romain Gary de Cennetin Kökleri eseriyle Goncourt Ödülü kazanarak dünya edebiyatında rüştünü ispat etmiş bir yazar olsa dahi bununla yetinmeyecektir. Ödülün ardından Fransız eleştirmenlerin kendini tekrar ettiği iddiası üzerine yeni bir persona oluşturur ve Émile Ajar mahlasıyla yazmaya başlar.
Mevzuatının katılığıyla nam salmış bu ödülü mahlasla ikinci kez kazanarak edebiyat camiasını eleştirmenleri ve okuru tarihe "Ajar Olayı" olarak geçecek bir aldatmacayla alt eden Gary'nin bu oyunda kendini yok ederek var edişine anbean tanıklık etmemizi sağlayan yer yer otobiyografik bir "-mış gibi yapma" öyküsü ise Yalan-Roman'da anlatılır.
Taklitler üzerine kurulu bir normalliğe uyum sağlamaya zorlayan düzenin ortasında sıkışıp kalmış nevrotik bir karakterin burjuva toplumdan öç alma mücadelesi kaçılan gerçekliğin söylenen tüm yalanlardan daha çarpıcı olduğunu gözler önüne seriyor.
"O oradaydı. Birisi bir kimlik ömür boyu tuzak yokluğun varlığı bir sakatlık bir parçalanma bir hakimiyet kuruyor bana dönüşüyordu. Émile Ajar.
Kendimi canlandırmıştım.
Donup kalmış yakalanmış durdurulmuş tutulmuş köşeye sıkıştırılmıştım. Kısacası vardım."