"Mehmet öylece bakıyordu. Zülâl öyle içten söylemişti ki sözlerini bu sözler Mehmet'i derinden etkilemişti. Az ötede kanepede oturan Müzeyyen Hanım'ın gözlerinden yaşlar süzülüyordu. Mehmet Zülâl'in dediklerini anlıyor ama idrak edemiyordu. Nasıl sözlerdi bunlar? Gerçekten böyle mi hissediyordu? Hayır hissetmek değildi bu Zülâl bunları yaşıyor olmalıydı; ama nasıl? Yoksa bu çağda yaşayan bir Yunus Emre miydi bu insan? Böyle insanlar tarihin yaprakları arasında kalmamışlar mıydı? Bu çağda bunu başarabilmek mümkün müydü?"
Bazı hayatlar nihayete erse de son denilen yer aslında bir başlangıçtır. Bazen görmeden de sevilebilir ya da hiç tanımadığımız insanların muhatap olmadığımız hayatların hikâyeleri kalbimize sirayet eder.
Zülal'den ve Asım'dan esen rüzgârla kalplerimize yeniden bir sızı düşürmek düşüncesi ile yazılan bu romanda Doktor Mehmet'in aynasında kendimizi izlemektir ümidimiz.
Elif Veske Çetintaş kendine has üslubuyla gönle dokunmaya devam ediyor. Hayat Sondan Başlar ilki iki romanı Kalbe Düşen Sızı ve Rüzgârın Ardından serisini nehir roman usulü üzere tamamlıyor.