Coğrafya disiplininde hegemonya kavramına ve hegemonik ilişkilere yönelik tartışmalar aslolarak siyasi coğrafya literatüründe yer almasına rağmen özellikle son çeyrek yüzyılda azımsanamayacak sayıda akademik ürün bilim pratikleri perspektifinden coğrafyadaki hegemonik ilişkileri incelemektedir. Coğrafya disiplinindeki hegemonik ilişkiler üzerine var olan temel literatür coğrafi bilginin üretimi ve yayılımında Anglo-Amerikan hegemonyasının var olduğu konusunda hemen hemen hemfikirdir. Bu doğrultuda Anglo-Amerikan hegemonyasını eleştirel perspektiften analiz eden çalışmalar İngilizcenin lingua franca haline gelmesinden diğer geleneklerin temsiliyeti problemine "uluslararası" yayın pratiklerindeki Anglo-Amerikan yazar ve editörlerin baskınlığından "çevre"deki coğrafya çalışmalarına ilgisiz kalındığına dek uzanan bir dizi problem alanına temas etmiş olmasına rağmen ortaya çıkan çarpık uluslararasılaşmanın tipik bir "çevre" ülkesinin kendi yerel disipliner gündemi tarafından nasıl hissedildiği sorunsalı büyük ölçüde ihmal edilmiştir. Bu doğrultuda bu çalışmada hem "öteki" coğrafi geleneklerin bir üyesi hem de bir "çevre" ülkesi olan Türkiye'deki coğrafi pratik örneğinde disiplindeki Anglo-Amerikan hegemonyasının daha önce gündeme gelmeyen bir yönüne ilişkin bir sorunun cevabı aranmaktadır: Coğrafyadaki hegemonya tipik bir "çevre" ülkesinin kendi coğrafi gündemi tarafından nasıl hissediliyor ya da söz konusu hegemonik ilişkiler "öteki" bir coğrafyadaki "öteki" coğrafyacıların yerel coğrafi bilgiyi üretme ve yayma pratiklerine nasıl yansıyor?
Hegemonyayı Haritalamak: Türk Coğrafyacılığındaki Entelektüel Değişim Üzerine Ampirik Bir Araştırma bu sorulara üç çeyrek yüzyıllık bir zaman serisinin ampirik analiziyle cevap bulmaya çalışmaktadır.