Bir ülkede
Bir katır gözaltına alınabiliyorsa neden firar edemesin ve derdini bir gazeteciye anlatamasın taş ve demirden örülü cezaevi avlusunda kendiliğinden bitiveren bir ot devletin güvenliğine tehdit görülüp gardiyanlarca koparılıyorsa o otun yaşama hakkı neden savunulamasın çiğköfteye ideolojik anlamlar atfedilebiliyorsa tencere tava kaşık da polis sorgusunda devrimci bir tutum sergileyebilir elbette bir TOMA sizi ısrarla takip ediyorsa belki de bunu size olan tazyikli aşkından yapıyordur ya da nefretinden kim bilir.
Spinoza'nın adı iddianamelerde örgüt üyesi olarak geçebiliyorsa Freud'un başına olmadık işlerin gelmemesi için bir neden yok...İnsan aklını dumura uğratacak trajik durumlar karşısında nasıl tepki verilebilir ki? Bu kitapta Özgür Amed'in faşizmin sonucu olarak ortaya çıkan "saf kötülük"le ve dar kafalı yöneticilerin yol açtığı absürt durumlarla nasıl başa çıktığını onları tersyüz ettiğini okuyacak ve anlatılan durumun trajikliği karşısında öfkenlendiğiniz hatta ağlama istediği duyduğunuz halde kendinizi kahkaha atarken bulacaksınız.
Güncel politika edebiyat ve felsefeyi mizahına muzipçe dahil ederek isyan eden Özgür Amed'e bırakalım sözü: "İlk çıkardığım itiraz taslağı çok kısa idi.
"Şimdi siz insan mısınız?" deyip "gereğinin yapılması" diye şey etmiştim. Sonra kavga çıkmasın diyerek taslağı genişlettim. Oysa yukardaki taslak bile fazlaydı ya neyse... Doğal toplumdan başlayıp oruç ayının psikolojik etkilerine eline güç geçiren bireyin ruhunda açılan dev faşizm gediğinden nezaket kurallarına dek ve koğuş arama tarihçesinin karşılaştırmalı örnekleri ile savunma yerine saldırıya geçtim. Savunma saldırıyordu! Hepsi o küçük ot içindi ve daha fazlasını yapmaya hazırdık. İki sayfalık itirazı tamamladım. Gönderdik ve cevabı beklemeye başladık."