Bilim salt kendi iç düzeni ve örgünlüğü içinde kaldıkça hayat karşısındaki tavrı hep müphemdir. Bilimin evren ve hayat karşısındaki tutumunun belirlenmesinde felsefî bir bakış açısı içinde yorumlanması kaçınılmazdır. Bilimin salt kendine dönük olarak kendini baz alarak sonuçlarının meşrulaştırılması düşünülemez. Bir şeyin gerçekliğinin bilinmesinde o şeyin kendine dönük tanımı öznel bir söylem ortaya çıkarır ki bu saçmadır. Kaldı ki bilim nesnelliğinin olması beklenen bir etkinliktir. Bu gerekçe bile bilimin kendi öznel alanına kapatılamayacağını göstermektedir. Diğer taraftan felsefî kavramsallaştırmalardaki akılsal çıkarımlarda bilimsel bulgular göz ardı edilemez.
Genel anlamda bilim felsefesi çabaları bilimin XXI. Yüzyılda karşılaştığı sorunların açıklanması için önemli olmaktadır. Ayrıca her bilim dalı sınırları belirlenmiş genel felsefeden ayrı olarak kendi felsefî açılımlarıyla birlikte önünü açabilmektedir.
Bilimler arası birliğin dokusunu; insanın merkez olduğu bilim sanat üst felsefe ve eğitimin oluşturmasının gerekliliği düşünülebilir. Çünkü bilimler arası bir disiplinin inşa edilmesinde yalnızca bilimin kendi kendine referans olması yetmez. Bilimin de içerildiği üst bir çatı kurularak