Rusları "sevmek" değil Rusya ile "dost olmak" değil ama karşılıklı olarak birbiri-mizi "anlamak" için son derece mantıklı ve geçerli sebeplerimiz var; en başta da "kader"in "coğrafya" adlı "cilvesi" var. Bu sayının "dosya" mevzuu esas itibariyle Türkiye Rusya münâsebetlerinin 1. Cihan Harbi sonrasındaki uzun "sulh" devresini teşkil eden yaklaşık 100 senelik yakın târihidir. Dergi olarak bizim için hârikulade bir hususiyeti daha var bu "sayı"nın: Genç arkadaş ve gönüldaş-larımızdan Mustafa Tanrıverdi hâriç bu sayıdaki diğer bütün yazarlarımızın imzasını ilk def'a görüyorsunuz Türkiye Günlüğü'nün sayfalarında!.. Bu 33. Yılındaki bir dergi için "her dem yeniden doğmak" kadar heyecan verici bir tazelenme ve hayatiyet parıltısıdır. Tevâzu nümâyişkârlığının gereği yok âcizâne fikir dergilerinin yarım asırlık hem de ciddî okurları ve takipçileri arasındayım. "Âmentü" ve nirengi noktalarını muhafaza ederek lüzumu hâlinde ve yahut hâlin icabına göre "sahne kadrosu"nu böylesine radikal ölçeklerde yenileyebilen başka bir ifâdeyle iskeletini ve derisini değiştirmeksizin her mevsimi geldiğinde "hav"ını atarak entelektüel tazeliğini koruyabilen bir başka dergi çıkmış mıdır bu ülkede câyi-i merak bir meseledir? Sadece bizde değil başka ülkelerde de fikir ve san'at dergileri muayyen muhit ve mahfillerin "nâşir-i efkâr"ı olarak çıkar ve "kurucu" yazar çizer neslinin entelektüel verimlerinin bitişi yahut azalışı ile birlikte yavaş yavaş eskir yavanlaşır ve en fazla 20-25 sene zarfında tâbir câiz ise- "fosil"leşirler. İşte elinizdeki nüshası ile Türkiye Günlüğü bir kere daha o "mukadder âkıbet"lerin tartışılmaz istisnâsı olarak apayrı bir yerde durduğunu isbat ediyor.