Mavi burkaların içinde dolanan yüzünün dahi görünmediği kadınlar toprak sıvalı dükkânlarda satılan rengârenk taşlardan yapılan takıları takarlar boyunlarına bileklerine... Burkalar kalktığında havaya Afgan kadınlarının tüm vücuduna donanmış rengârenk takıları halhalları gözlerindeki sürmeleri ellerindeki kınaları kadın olmanın coşkulu çığlıklarını atar baskıcı düzene inat rengârenk gökkuşağını doğurur kadınlığının.
Zordur bu coğrafyada kadın olmak çocuk olmak. Hayalleri alınmıştır ellerinden susturulmuştur gönülleri...
Siz hiç sessizliğin çığlığını duydunuz mu avaz avaz bağıran kör kuyu sessizliğinin? Hiç susmayan feryat figan bağıran o kara sessizliğin çığlıklarını?
Ben duydum...
Cehalet girdabına sürüklenmiş düşünmeleri sorgulamaları engellenmiş insanların sesleriyle her yan sessiz çığlıklar içindeydi. Konuşan sadece titreyen gözlerdi...
Okumaz eğitim göremez denilen gençlerin kız çocuklarının yüzünü güneşe dönme mücadelesiydi bu.
Aydınlığa bilime sevdalanan kız çocuklarının ölüm ile dans edercesine rengârenk çiçek açmasıydı çorak toprakları delip yarınlarının ilim ışığında parlaması uğruna verilen gerçek bir yaşam hikâyesiydi.