kuğudaki Tanrı demiştin bir vakitler
koyaklarında merceklerin aktığı diyar
ve altın dallarına yarasaların konduğu
göğsünün daraldığı vakitlerde kime
bakmak geliyor içinden erguvanların
döküldüğü yollardan hangi atlarla geçmek
yüzümün solgunluğunu safran sanma
o manastırın bahçesine dikilmiş
ve sonra huş ağacından küçük bir masa
yapacak olanın yüzünün hayaleti olmuş
bakmak dediğimiz duvara resmedilmiş