Bir milletin en köklü en değerli varlığı olan dili bilindiği gibi onun hayata bakışının olayları değerlendirişinin milletlerarası câmiada kendini sunuşunun inançlarının bağlandığı içinde yoğrulduğu uğrunda savaştığı değerlerin bu değerler Türk ve Araplar için geçmiş yüzyıllarda İslâm'da kaynak ve ifâdesini buluyordu tek kelimeyle kişiliğinin kimliğinin aynasıdır.
Tunus mahallî diline girmiş yerleşmiş Türkçe kelimelerin çokluğu bu sözlerin yerleşmesi için sömürgecilerin başvurduğu yollara hiç başvurulmamış olması aksine Osmanlı medreselerinde Arapça öğretimine ağırlık verilmiş olması göz önünde tutulursa kaynaşmanın ne denli derin köklü olduğunu gösterir. Kısaca Tunus kimliğinin hamurunda Türklük mayasının oldukça yoğun olduğu ortadadır. Tunus'ta gündelik hayat üç yüzyıl boyunca pek tabiî olarak İstanbul'daki gibi olmuştur.
Onaltıncı yüzyılın iki büyük Hristiyan kuruluşundan biri olan İspanya-Almanya İmparatoru Şarlken'in işgalinden 1573 yılında kurtarılan Tunus 1881'de Fransız işgaline düşmüştür. Üç çeyrek asırda emperyalist Fransa dilini Tunus'ta yerleştirmiş yetişenlerin dünya görüşünü değiştirmiştir. Tunus günümüzde bunun acısını yaşamaktadır.