Yüz yılı aşkın bir zamandır Müslümanlar kendilerini temsil edebilecek sesleri ve vicdanları olabilecek gönül yaralarına merhem sürecek İslami bir Devlet aygıtından mahrumdurlar. Yetim ve öksüz kalmış bir ümmetin yalnızlığı ve çaresizliği alacakaranlık gibi ruhlarına çöreklenmiş durumda.
Bu yetmezmiş gibi geçmişini kültür ve medeniyet izlerini inanç ve değerlerini de neredeyse unutmak kaybetmek üzeredir. En kötüsü de zihnini Aydınlanma Hümanizma Özgürlük Liberalizm Demokrasi Serbest piyasa ekonomisi Çekirdek aile Modernizm ilerleme Kalkınma Küresellik Teknoloji ve benzeri Batılı Beyaz Adam'ın yaldızladığı ve fakat içi insani olmayan her şeyle dolu fikir düşünce kavram ve değerlerle işgal edilmiş olmasıdır.
Ümmet bir fetret dönemini yaşıyor bunu yaşayarak görüyoruz. Ümmet
siyaset ekonomi bilim ve daha pek çok alanda insanlığa şahit olabilecek
dirilikte ve güçte değildir; ancak bu ümmetin tümüyle tarih sahnesinden
çekildiği veya miadını doldurduğu ve iddialarından vazgeçtiği anlamına da gelmez. Böyle bir iddiada bulunmak böyle bir söylemi gündeme taşıyıp dillendirmek ancak düşmanlarımızın görmeyi arzuladıkları bir düş olabilir!