Tunus'ta başlayan Arap Baharı "Ey Doktor şimdi sıra sende..." sloganları ile Suriye sokaklarında halk ayaklanmasına dönüşerek kısa sürede ülkeyi iç savaşa sürükledi. Zalimlikte sınır tanımayan Devlet terörü her an ve her yerde patlayabilecek varil bombalarıyla savrulan bedenlerin masumiyetini kızıla boyadı. Bazen elma kokusuyla geldi ölüm sağanak sağanak yağdı tüm şehirlerin üzerine. Ekilen kötülük tohumları rüşvet bataklığına dönüşüp hayatta kalan ailelerin de sonunu getirdi.
Evlerini işlerini terk eden insanlar; en çok da namuslarını korumak için Suriye kırsalında bir kaçış mücadelesi verdi. Geride kalanların sonu ya gözaltında ölmek ya da insanlığın giremediği hapishanelerde ölünceye kadar işkence görmek oldu. Ölmek için dua etti korkusu ölmek olmayan esir kadınlar. Yine de "Sizi Allah'a şikâyet edeceğim." diyen bir genç kızın ahında boğuldu merhamet.
Zalimlerin zulmüne ve kumpaslara karşılık mazlumların tek silahı arşa ulaşan dualardı. Yan yana değil can cana dostluklar merhem sürdü yaralara. Gecenin karanlığına doğan bir bebek çığlığı tutunacak bir dal oldu bazen. Yine de çok çetin imtihanlardan geçti Esma ve Ahmet'in sevdaları.
Gözümüz önünde yaşanan dramları arşı titreten ahları ve yası tutulamayan hayatları bir de bizim kalemimizden okumak istemez misiniz?