Pencerenin önündesin. Dışarıya bakıyorsun. Hiçbir şey göremiyorsun. Kurşuni bir sis etrafı kaplamış. İnsanların evlerin ağaçların siluetlerini arıyorsun. Bulamıyorsun. Sisi delip geçen bir ışık görmeye çalışıyorsun o da yok. Şaşırıyorsun.
Göz Güneşe'nin başkahramanı yaşlı bir kadın; bir bakımevinde ölüm kalım savaşı verirken unuttuğu anılarının yerine yenilerini yaratarak hayata tutunuyor. Hatırladıklarının sahte mi gerçek mi belli olmadığının içten içe farkında olan kadın bir yandan dört elle kişisel tarihine sahip çıkmaya çalışırken bir yandan da bakımevinin günlük rutini içinde varoluş mücadelesi veriyor.
Özünde bellek hatırlama unutma gibi temaları işleyen Göz Güneşe anı kırıntıları ve çağrışımlara bakımevinde yaşananların eklemlenmesiyle ilerleyen çok katmanlı bir roman. Bu parçalı ve yer yer şiirsel metni ustalıkla bir bütünde birleştiren Reyhan Karaarslan varoluş varlığı ispat etme arzusu parçalanma savrulma yok olma korkusu gibi olguları ele alıyor. Sorunlu bir belleğe sahip yaşlı bir kadının bakış açısı üzerinden "Nasıl varlığa geliriz?" ve "Nasıl varlıktan çekiliriz?" gibi zorlayıcı meseleleri irdeliyor.