Batılı insanın kendi uygarlaşmış doğası hakkındaki öz-kavrayışının temelde idealleştirilmiş bir uygarlık tasarımının düşünce düzeyinde hep yeniden üretilmesi ve dünyanın geri kalanına dayattığı teknik ve askeri tahakkümün meşrulaştırılması olduğunu savunan Duerr özellikle evrimci bir uygarlaşma şeması bağlamında Elias ve takipçilerinden ayrılır. İnsan davranışlarını belirleyen itkisel yapının biçimlenmesinde hep ileriye götüren çizgisel bir gelişim ekseninin belirleyici olmadığını ve modern insanın atalarıyla hem tarihsel hem de kültürel bağlamda çok şeyi paylaşmaya devam ettiğini savunur. Cinsel dürtüler üzerindeki öz-denetim mekanizmasının modern çağların uygarlaşmış insan protipiyle bağdaştırılmasına karşı çıkan Duerr uygarlaşma sürecini bütünlüklü bir perspektiften süzdüğü yapıtının ikinci cildinde uygarlaşma çabasını kültürler arası alışveriş çerçevesinde var eden karşılıklılık temasına "utanma" "mahremiyet" "cinsel serbestlik" gibi kavramlar üzerinden yeni bir pencere açıyor.