Süleyman öğretmen okulun önünde sevinçle beklemekteydi. Sanki o okula başlayacakmış gibi sevinçle doluydu! Mesleğinin verdiği heyecan desek meslekte de on beş seneyi geride bırakmıştı. Süleyman öğretmen bir süre bekledikten sona çocuklar okula tek tek gelmeye başladı. O an heyecandan âdeta kalbi durmak üzereydi. Gelen tüm çocuklarla tek tek tanışıp onlara sarılıp öpüyordu. Üçüncü dördüncü ve beşinci sınıfları dışarıda sıraya diziyordu birinci ve ikinci sınıfları da bekletmeden içeri alıyordu. Hele ki okula yeni başlayan çocuklar için (özellikle de okula gelmek istemeyenler için) de çeşitli hediyeler hazırlamıştı. Kimisine meyve vermekte kimisine balon vermekti kimisine araba kimisine de bebekler... Kısaca hepsine ayrı ayrı hediyeler vermekteydi. Okula yeni başlayıp mızmızlanan çocukların ailelerinden de bir yakınının okulda kalmasını istedi. Ayrıca öğrenciler geldikçe de bir şeye dikkatini çekmişti. Öğrencilerinin arasında hiç kız çocuk yoktu! Kızların olmaması tuhafına gitti. Süleyman öğretmen böyle düşünüp dururken bekçi ve muhtar piyangodan çıkar gibi geldi. Zamansız ve belki de bir o kadar da gereksiz! Hızla ona yanaştılar. Sonra kendilerini tanıtarak seslendiler:
Hayırlı olsun Öğretmen. Ben köyün muhtarıyım...
Hayırlı olsun hocam ben de bekçisiyim...
Ben de Süleyman öğretmen...