''Gün henüz aymamıştı. Ayıklanan bulutların arasından kendini gösteren dolunay köye duru bir aydınlık yayıyordu. Etrafta belli belirsiz duyulan gece kuşlarından başka hiçbir ses yoktu. Tabiat derin bir uykuda gibiydi.''
(...)
''Bahar kendini iyice hissettirmişti. Güneş yine parlıyor yeryüzünü ısıtıyordu. İlkbaharın geldiğini gören karayemiş ağacının yaprakları koyu yeşil bir renk almış; gövdesi güçlenmişti. Dalına yaprağına su yürümüştü. Gökyüzünün maviliğinin yansıdığı dere eriyen kar sularının da coşkusuyla şırıl şırıl akıyor; ince kanallarla kıvrıla kıvrıla ilerleyerek köklerini beslediği çınarı selamlıyordu. Derenin şırıltısıyla kuşların iç ferahlatan cıvıltısı yaprakları okşayan rüzgârın şarkısına eşlik ediyordu.''
Dalında Bir Düş Gördüm 1967-1992 yılları arasında Trabzon'un küçük bir köyünde geçen bir hayat hikâyesini anlatıyor. Kitabın ana karakteri Yusuf'un yaşamı anlatılırken dönemin köy hayatı gelenek görenekleri ve coğrafi özelliklerine değiniliyor. Toprak ve Yusuf'un hayatlarını birleştirmeleri ve çocukları etrafında şekillenen romanda yöresel tabirlere deyişlere alıntılara sıkça yer veriliyor.