Günlük yaşantımızda odun kömürünü -eskisi kadar sık olmasa da- kullanmaya devam ediyoruz. "Doğada piknik yapmak" deyince ilk aklımıza gelen etkinlik "mangalda et pişirme" dir ve mangal kömürü olarak bildiğimiz odun kömürü de bu olgunun olmazsa olmazlarındandır. Odun kömürü yüzyıllardır geleneksel yöntemlerle elde ediliyor. Torluk denilen ve açık havada kurulan fırınlarda günlerce süren yoğun emek ve çaba gerektiren bir dizi işlemin sonrasında üretilebiliyor. Son zamanlarda odun kömürünün endüstriyel üretimi yani fabrika ya da imalathanelerde kapalı fırınlarda üretimi yaygınlaşmaktadır. Yine de geleneksel odun kömürü üretiminin halen ülkemizde birçok bölgede sürdürülmekte olduğunu söyleyebiliriz. Dünyanın çeşitli yerlerinde de ülkemizdeki torluklara benzer biçimde fırınlar kurularak odun kömürü üretiliyor. Süreçle ilgili fotoğraf ya da video görüntülerine yeni medya olanakları sayesinde kolaylıkla ulaşabilmekteyiz. Odun kömürünün geleneksel yöntemlerle elde edilişi bu kadar yaygın olunca fotoğraflanması görüntülenmesi ya da yazıya dökülerek öykülenmesi kaçınılmaz hale geliyor. Yapılan işin zorluğu zahmeti dikkat kontrol ve sabır istiyor olması da tabi ki önemlidir. Birbirlerine benzeyen ancak büyüklük ve biçim olarak farklılıklar içeren torlukların yanması sırasında oluşan görsellik ilgi çekicidir. Kömürün üretilme süreci içerisinde oluşan ve çevreye yayılan duman toz kül serpintilerinin oluşturduğu "atmosfer" içinde çalışanların devinimleri de günlük yaşamın sıradan görüntülerinden farklıdır. Odundan kömüre değişim uzun sürer ve bu süreç içerisinde değişik ışık koşullarında birbirinden farklı çok sayıda görüntüye olanak sağlar.
Bu kitap iki binli yılların başında ilgi duyduğum ve fotoğraflamaya başladığım odun kömürü üretim sürecine ilişkindir. Şimdiye değin birçok kez torlukları ve torlukçuları fotoğrafladım. Analog fotoğraf teknikleri ile başladığım serüvenimi dijital makine ve ekipmanların yardımı ile sürdürdüm. Fotoğraflar Kocaeli İstanbul Kırklareli Bursa ve İzmir yöresinde çekildi. Kitaptaki fotoğrafları odundan kömüre dönüşüm sürecini öyküleyecek biçimde sıralamaya çalıştım.
Doğada ve yaşamda her olgu ya da eylemler dizisinin döngüsellik içinde olduğuna inanırım. Her zaman kendini "tekrar etme" durumu hakimdir. Bu yüzden farklı zaman ve bölgelere ilişkin fotoğrafları bir bütünün ilişkili parçaları olarak görmenin sakıncası olmadığını düşünerek sıralamaya çalıştım. Öte yandan bir bölgedeki kömür üretimini en başından sonuna kadar görüntülemek için video çekimi tekniklerine baş vurmak daha akla yakın gözüküyor ancak ben video ile anlatmaktansa fotoğrafla anlatmayı seviyorum. Son olarak fotoğrafın kendine ait bir dili vardır ve bu dili "anlamak" için de bir sürece gereksinim duyulur. Kitaptaki fotoğraf altı yazılar tam da bu düşünceyle yani konunun "yabancısı" olanlara bir nebze "aşinalık" oluştursun diye eklenmiştir. Bu kitap akademik bir iddia taşımamaktadır başından sonuna "öğretme" değil "açıklama" çabası güdülmüştür. Sanatsal ilgimin bir ürünü olarak nitelendirilmesi ümidinde olduğumu belirtmek isterim.