Çanakkale çevresinde pek çok eski antik kenti barındırmasına rağmen kendisi genç sayılabilecek bir şehirdir. Fatih Sultan Mehmet'in İstanbul'u fethetmesinden sonra Marmara ve Ege Denizi'ni birbirine bağlayan boğazın her iki yakasına yaptırdığı kaleler ile başlayan yerleşim uzun yıllar küçük bir kasaba şeklinde varlığını sürdürdü.
1780'lerde başlayan ve 1850'lere kadar devam eden süreçle Sanayi Devrimi'nin tamamlanması ve ticaretin büyük bir gelişim göstermesiyle birlikte hem Çanakkale Boğazı'nın hem de Çanakkale kasabasının önemi artmaya başladı. Çanakkale askeri garnizon özelliğinden bir parça kurtularak hem idari hem de ticari bir merkez olmaya doğru adım attı. Boğazın kıyısında levantenlerin yalıları yükselirken konsoloslukların sayısı da hızla çoğaldı. Bu karşın Osmanlı Devleti'nin giderek güç kaybetmesi batı devletlerin ise ekonomik alandaki rekabetleri hem askeri hem de siyasi kavgaları beraberinde getirdi. Görünüşte Osmanlı Devleti ile Rus Çarlığı arasında 1853'te başlayan savaş batılı ve sanayi devrimini tamamlayan devletlerin 1854 yılında devreye girmesiyle "Kırım Savaşı" adını aldı. Savaşta Osmanlı'nın tarafında yer alan Avrupalı devletler Rus Çarlığı'nı ağır yenilgiye uğrattı. Ancak Kırım Savaşı batılılara asıl sorunun "Osmanlıyı paylaşamamak" olduğu gerçeğini de gösterdi.