XV. yüzyıl Joseon Hükûmeti.
Kral Taejong mutlak monarşiyi sağlamak için çevresi tarafından kasaplıkla suçlanırken ardından gelecek veliaht prensler bir önceki krallarının yolundan mu gidecekti? Yoksa kendi yollarını kendileri mi inşa edecekti? Kimi vârisler tahta geçmek için kardeşlerinin katlini bile göze alacakken kimileri de kral vasfına sahip olmadıklarını dile getirecek kadar alçak gönüllü ve duygusaldı.
Joseon'u ayakta tutabilmenin tek yolu güçleri elde tutmaktan geçiyordu. Gücün bölünmesi demek hükûmetin bekasından ziyade başta bulunan kralın bekasına indirilecek bir darbe demekti.
"Güç aslında bir zehir... Onu içen herkesi önünde sonunda felakete sürükleyecek bir zehir. Bazı zehirlerin tadı cazip kokusu güzeldir. Baş döndürücü etkisinden kaçınmak zordur. Sonunda seni öldüreceğini bile bilsen tadına bakmak istersin."
Tüm bu ayakta durma çabalarının içinde tahta geçen Kral Sejong ülkede adeta yıldız gibi parlar ve kartlar hükûmette yeniden dağıtılır. Young Sil'in Zeki İnsanlar Salonu'na katılmasıyla yapacağı türlü icatlar Joseon'u geliştirirken Ming İmparatorluğu'nun canını sıkar. Bunun yanı sıra kralın hayali olan yeni yazı sisteminin tanıtılıp kullanıma başlanması Joseon'da yeni bir çağ açarken halk bu olayı coşkuyla karşılar soylulardan ise tepki görür.
Kore'nin bir dönemine tanıklık edeceğiniz bu kitapta uzaktan gören herkesin imrenerek bakıp içinde olma hayali kurduğu sarayda işler hiç de göründüğü kadar güzel ve ihtişamlı değil; aksine acılarla pişmanlıklarla kıskançlıklarla ve gözyaşlarıyla doludur.
"Joseon için kral güneşle eşdeğerdir. Bir kral başkasından aldığı ışığı yansıtan aya dönüşürse elbette ona kendi ışığını kabul ettirecek bir güneş çıkacaktır."