Sevgili Günlük! Sana mâziden iz bırakan yaşanmışlıklarla hâlde hissettiklerimi ve istikbâle dair umutlarımı üzerine not düştüğüm tarihlerdeki hislerimle yazacağım. Yazdıklarımın bazen tatlı bir tebessümle bazen de bir tutam hüzünle zihinlerde yer bulacağını ümit ediyorum...
Bir yere giderken aile efradıma bazen "bakın şoförünüz ünlü bir yazar" diye takılırım. Şaka bir yana feryadımın ses getirmesi için illâ ki ünlü olmam mı lâzım? Yıllardır dostlar arasında dile getirdiğim bir endişemi işte burada bu vesileyle kayda geçirmiş oluyorum. Ve buradaki "notlar" serisinde yazdıklarımın sonuncusunu özellikle bu meseleye ayırdım. Belgeleri okurken duyduğum endişelerin bugünlerde doğrulanıyor olması uykularımı kaçırıyor çünkü...
Akşamları Bahadır'la göz göze geliyoruz. Hüzünle depreşirken dudaklarımız. Dönülmez ufuklara çakılıyor bakışlarımız. Sıcak sımsıcak kelimeler süzülüyor gözlerimizden.