İstanbul'un bir paşa konağında doğacak bebek için sütanne aranır. Anadolu'nun bir köyünden getirilen yeni doğum yapmış Selime beraberinde kırk günlük oğlu Salih'le konağa alınır. "Küçük Paşa" olarak çağırılan Salih yedi yaşına kadar burada Büyük Paşa'nın oğlu gibi yaşar ta ki paşanın ölümüyle kapı önüne konana dek. Hiç tanımadığı köyüne doğru dürüst hatırlamadığı anne babasına dönen Salih'i eziyet dolu günler beklemektedir... Ebubekir Hâzım Tepeyran Küçük Paşa'da köy-kent uçurumuna köylerdeki eğitimsizlik ve yoksulluğa dikkat çekerken Anadolu'nun sefaletini de adeta bir ressam gibi berrak ve sanatsal bir tavırla gözlerimizin önüne seriyor.