Yangın konusunda ilk çalışanlardan Abdurrahman Kılıç kendisini Türkiye'de yangın güvenliğinin geliştirilmesine itfaiyeye bilimsellik kazandırmaya itfaiye ve itfaiyeci kavramlarını yüceltmeye ve yangın korunum sistemlerinin kamuoyunda tanıtılmasına adamıştır.
İstanbul yüzyıllarca işgal edilmiş yağmalanmış depremlerde yerle bir olmuş ama hiçbir şeyden çekmemiş yangından çektiği kadar. Yangınlarda muhteşem saraylar çarşılar konaklar hanlar hamamlar benzeri olmayan nadide eserler ve el yazması kitaplarla birlikte şehrin tarihi de yanmış. "İstanbul'un yangını Anadolu'nun salgını" herkesçe tekrarlanan bir tekerleme haline gelmiş. "İstanbul'un yangını olmasaydı evlerin eşiği altından olurdu" sözü dillere pelesenk olmuş. Düzenli yangın gözetlemesine ilk önce Galata Kulesi'nde başlanmış ve sonra İstanbul Üniversitesi Merkez Binasının bahçesinde Beyazıt Yangın Kulesinin yapılması kararlaştırılmıştır.