Tarih disiplini esas olarak geçmişte yaşananların onlardan kalan şahitlikler ışığında tarihçinin zihninde yeniden inşasıdır. Tarihçi bu inşa sırasında geçmişten kendisine seslenen tanıklıklara kulak verir. Yani geçmişin şahitlikleri tarihin kaynakları olur. Bu kaynaklar arasında günlük ve hatıralar özel bir yere sahiptir. Zira hatıralar tamamen kişisel bir hatırlama kaydı olup diğer kaynakların aksine geleceğe seslenmek için kaleme alınır. Yani hatıralar yazılı kaynaklar içinde nesnelliği en zayıf olan şahitliklerdir. Olayları tamamen hatırat yazarının bakış açısından yansıtır. Hatıralarla ilgili diğer bir tehlike ise hatırlama sürecinin işleyişidir. Tıpkı tarihçi tarafından tarihin üretilmesi gibi hatırat yazımı da bir yeniden inşadır. Bu inşada kaynak olarak hafıza kullanılır. Ancak hafıza sanıldığı gibi geçmişe ait bilgilerin sımsıkı korunduğu bir kasa değildir. Hatırlama süreci koşullara ve zamana göre değişir. Hafıza her zaman seçicidir ve her seçimde geçmişi yeniden inşa eder. Yani geçmiş her hatırlanışında yeniden ve farklı biçimde inşa edilir. Bütün bu tehlikelere rağmen hatıralar tarihçi için çok değerli ve vazgeçilmezdir. Hatırat türünün barındırdığı tuzaklar ancak tarih yönteminin iyi seçilmesiyle aşılabilir.