"Bir coşku var içimde bugün kıpır kıpır
Uzak çok uzak bir yerleri özlüyorum
Gözlerim parke parke taş duvarlarda.
Açılıyor hayal pencerelerim;
Hafif bir rüzgâr gibi süzülüyorum
Kekik kokulu koyaklardan aşarak
Güvercinler ülkesinde dolaşıyor
Bir çeşme başı arıyorum
Yarpuzlar arasında kendimi bırakıp
Mis gibi nane kokuları arasında
Ruhumu dinlemek istiyorum.
Zikre dalmış her şey...
Güne gülümserken papatyalar
Dualar gibi yükselir ümitlerim
Güneşle kol kola kırlarda koşarak
Siz peygamber çiçekleri toplarken
Ben çeşme başında uzanmak istiyorum.
Huzur dolu içimde?
Ben sonsuzluğu düşünüyorum
Ey sonsuzluğun sahibi sana ulaşmak istiyorum!
Durun kapanmayın pencerelerim
Güneşimi kapatmayın!..
Beton çok soğuk üşüyorum!"
Muhsin Başkan şiiri okuyup bitirince baktı gördük ki Sivas'taki evinin kapısının önünde. Emin de yanında. Kapının ziline dokundu Muhsin Alp. Çocukların dışarıdan sesleri duyuluyordu: "Babamız geldi!" diyerek annelerine haber ederken kapı açıldı. Furkan ve kızı Firuze hemen babanın kucağına atlayarak sarıldılar. Baba da onlara sarılarak öpüp okşuyordu çocuklarını. Beraberce içeri girerken Emin: "Sen buyur. Biraz dinlen. Benim halletmem gerekli işlerim var. Sonra gelirim. Zaten bizi bekliyorlar! Heyete bir an önce katılmamız lazım." diyerek kapıda vedalaşıp ayrıldılar.