"Yürüdü...
Yürürken yüksek binalara onların altındaki lüks mağazalara lokantalara kafelere her türlü alışveriş mekanlarına göz gezdirirken sağından solundan geçen insanlara gözü takılıyordu; aceleci telaşlı yorgun asık suratlı sabah mahmurluğu üstünde olan.
Şehir homurtularla yavaş yavaş uyanan bir devi andırıyordu. Bu koca kentin gri serin güneşsiz sonbahar sabahında kimsesizliğiyle baş başaydı. Kafasındaki bin bir düşünce de beraberindeki sorular da omuzlarında ve benliğinde taşıması zor bir yüktü. Seyyar simitçiden aldığı simidi yerken adımlarını da hızlandırdı..."
Varol KARA bu ilk kitabıyla bir yolculuğa benzettiği hayatın en iyi tanığı anlayanı ve anlatıcısı olarak ona eşlik eden edebiyata sığınıyor. Öyküleriyle insana dair ne varsa; kederinden sevincine aşkından özlemine korkusuna hayaline dokunuyor ve okuyucusuna "bir de bu taraftan bakın" diye sesleniyor.