Celal Kadri Kınoğlu'nun ilk romanı: Armağan. Yazarının kızına sunduğu armağandan alıyor adını.
Hayatını altmış metrekarelik salonunda kitaplar arasında geçirmiş bir adamın gazeteye ilan vermesiyle başlıyor hikâye. Ama öyle bilindik ilanlardan değil: bir asistan ilanı! Unutmak istemiyor bu adam. Okuduklarını izlediklerini dinlediklerini... Biriktirdiklerini. İstiyor ki hatırlasın "genç asistanı" hatırlatsın ona hepsini. İstiyor ki bir sanat eseriymişçesine yaşadığı hayatı gerçekten de bir sanat eserine dönüşsün kitaplaşsın. Okunsun bilinsin hatırlansın.
Kınoğlu sanata ve sanatçılara bir saygı duruşunda bulunuyor romanında; edebiyatın felsefenin müziğin anlam kattığı yaşamı yine onların imkânları dahilinde anlamlandırmayı arzuluyor.
"'Evet beyefendi. Asistanınız sizi dinliyor. Yürümek...'
'Birisiyle yürümek?'
'Benimle.'
'Hafifletiyor. Anlatmak istiyorsunuz. İçinizde düşüncelerinizin derinliklerinde uyuyan şeyler hareketlenmeye başlıyor. Gülüşmenin sıcaklığında cesaret buluyorsunuz. Mutlu bir itiraf gibi. Sevildiğiniz için affedileceğinize dair inancınız tam. Onun koluna girip caddelerde süzülmek vitrinde kendi yansımanızı görüp o an var olmanın yaşamın tadını çıkarmak... Sorulara hızla cevap verebilmek... Yapabilirim duygusuna yeniden kavuşmak. Kalbinizdeki boşluğun dolması. Karlar altında kalmış bir ağacın yumuşak bir rüzgârla hafiflemesi. Derin bir nefes alıp bunu unutmamam lazım diye geçirmek içinden...' "