Vasiyetimi okumaya başlasam bırakır mısınız kavgayı? Odamda yatağımın yanındaki çekmecede. Şarkıyı falan bırakıp getireyim okuyayım mı? Keyfinizi kaçırayım yemekleri çöpe atayım mı? Ne kadar yazık ediyoruz zamana. Bir daha niye gelesiniz bu eve? Buradayız evimizde. Hep birlikteyiz. Koza bile burada. Eskisi gibi. Daha da kalabalığız. Ne güzel. Ne gerçek. Aile dediğin kalabalık bir sofradır. Daha ne?
En Güzel Günlerini Demek Bensiz Yaşadın içinden sanat müzik tarih İstanbul ve en çok da tüm halleriyle insanın geçtiği Can Gürses romanlarının ilkidir. Yazıldıktan üç yıl sonra 2014'te yayımlanan usta işi ilk romanı En Güzel Günlerini Demek Bensiz Yaşadın sadece Deryadil ailesini değil hepimizin ailesini anlatır. Dupduru Türkçesi derin bir anlatım yordamı ve kalıp yargıları kıran nevi şahsına münhasır tekniğiyle yazar 2007'nin güneşli bir Ocak gününde Deryadil ailesini Edibe'nin hazırladığı sofra başında toplar. Edibe 12 Eylül'de yurtdışına kaçan kızı Koza'nın 27 yıl sonra ülkesine dönmesiyle aileyi nihayet biraraya getirmiştir. Sofra başındaki herkes birbirlerini diğerinin sevmediği yemek üzerinden anlatır. Aile tarihini bir de ailenin yıllanmış yakın tanıkları olan eşyalar dile getirir. Uçlardaki ve diplerdeki duygularla dolu geçen bu akşam yemeğiyle yazar esasında "ben ve ötekinin biz ve onların tohumunun atıldığı yer" olarak gördüğü aileyi ve okuru ertesi gün alacakları habere hazırlamaktadır.