Birileri karşınıza geçip bir maşanın romanını yazmak istediğini söylese ne dersiniz? Hele bir de bu maşa bir kuşkonmaz maşasıysa? Ben gülümsemiştim.
Bu gülümsemenin ardında öncelikle hikâyenin yazılacağına duyulan inanç vardı.
Feryal Kalafatoğlu'nun sesinde ve gözlerinde de bu inancı güçlendiren bir ifade vardı. Muzip zeki ve hassas bir genç kadının bakışları...
Derslerimizde bu duygunun kazandırdıklarıyla çalıştık. Bir resim yavaş yavaş kendini göstermeye başlamıştı. Renkli bir ailenin bireyleri çarpıcı hikayeleriyle karşımızda beliriyordu. Burada mizah vardı hüzün vardı derinlik vardı. Feryal masaya müthiş bir maşa koymuştu. Sihirli bir maşa. En büyük sevincim yanılmadığımı görmemdi.
Elimizde İstanbul'un tarihine küçük bir renk katacak büyük bir hikâye var şimdi. Hatırlanan hatırlandı söylenen söylendi. Şimdi sıra okuyanlarda. İnceliklerin tüm yaşananlara rağmen hâlâ varlığını sürdürebildiği bir dünyada yeni bir edebiyat yolculuğu yapmaya var mısınız?
Mario Levi