Öylesine "küresel" bir çöküş çağında yaşıyoruz ki kimsenin "sevgi sözcükleri" yok artık. Kimsenin bir alev gibi yüreğinde beliriveren aşkları ve özleyip paylaşacağı kimsesi de yok Aşkların sevinçlerin acıların yerinde yeller esiyor. Hepsi de yalancı bir beyazlığın içinde solup yok olmuş... Bu yüzden şiirler şarkılar kimseye bir şey söylemiyor. Bu yüzden her sabah pencerelerden bize gülümseyen bahar güneşini bile öfkeyle karşılıyoruz. Durgun bir suyun üzerinde iyice ıslanınca batmak üzere bekleyen kağıttan oyuncaklar gibi sıradan nesnelerden söz ederek geçiyoruz hayatın içinden. Oysa bir türlü tarif edemediğimiz anlayamadığımız anlatamadığımız "saklı cennet" daha derinlerde duruyor. Şimdi iki anlamı var hayatımın: birisi bölünmüş aşklarda her gün yenilerek aktığım şiirler; diğeri ise yüreğimin son "kale" si dualardaki "saklı cennetim".