Gardiyanlarla birlikte içeri girdik. Diğerlerini uyandırmamak için çok ihtiyatlı ve sessiz hareket ediyorduk. Vecahet'in yattığı yere geldiğimiz zaman kendisini uyur bulduk. Yanındaki mahkûmlar da derin bir uykuda idiler.
O zaman daha evvel vermiş olduğumuz kararla birden Vecahet'in ağzını tıkadık. Kollarını bacaklarını tuttuk. Bu suretle hiç gürültü yapmadan kendisini dışarı çıkardık.
Tabiî uyanmış ve neye uğradığını anlamadığından çırpınmağa başlamıştı. Fakat biz üç kişi idik. Hiç böyle genç bir kadın üç erkeğin elinden kurtulabilir miydi?
Haydi kızım dedim. Artık vakit geldi.
Koluna girip onu ayağa kaldırdık. Ellerini yine arkaya götürüp bağladık. Sonra da masanın üstüne çıkardık. İpi boğazına geçirirken saçları sıkışmasın diye alttan aldım. Gözlerinden durmadan yaş akıyordu:
Ah dünya diye inledi.
Bu onun son sözü oldu. Masayı bir anda devirdim. Aşk için kocasını öldüren Vecahet Altın bir iki defa sallandı. Sonra hareketsiz kaldı. Ölmüştü.
İşte bu benim idam ettiğim ilk ve son kadın oldu.
Koca koca eşkıyaları asmak bana böyle ufak tefek bir kadını asmaktan daha kolay gelmişti. Günlerce bu hâdisenin tesiri altında kaldım. Hani nerede ise rüyalarıma bile girecekti.
Cellat Ali Ağı