Yazarken bir kemancı gibi hissederim kendimi. Dimdik durarak tellere bazen coşkuyla bazen isyanla bazen hüzünle bazen umut ve bazen emin olarak görünmez tınların tellerinde gezdiririm yüreğimi...
En üst oktavlarda artık yaşam yoktur belki bizim anlamlandırdığımız haliyle. Zira oralarda sadece yürek ve şuur var olabilir.
Normal hayatta kendi halinde olmayı seçen ve seven ben yazarken bir ruhban (bazen öğretmen bazen şifacı) gibi hissederim kendimi. Çünkü usta devreye girerse yazarken işin içindeyim demektir. Ona saygımdan yazarım. Ona aracı olduğum için şükürlerle yazarım...
'Belki öyledir' dediğinde gülümseyerek sol yanım.
- Gerçekten öyle mi? Sağ'ım da dese ki sakince o anda
''Ben sizi işte böyle barıştırırım'' diyor gibidir ustamız.
Ve ben susarım sadece. Onlar konuşurken. Işıldayan çocuklarımı izlerim...
Ben ki adım Kalp'tir.
Ben yaşarım çünkü.
Varım.
Ve Sevgiyim.
Ve sadece Sevgi olana aşığım.