Bir yazar yaşamını yazarlık ekseni çevresinde örerse ve insanları da kendi yapıtlarına gösterdikleri tepkilere göre değerlendirirse eleştirilere pek de hoşgörüyle bakmayacağı açıktır. Hele milyonlarca kişinin izlediği bir televizyon programında sivri diliyle nam salmış bir eleştirmen onu "üçüncü sınıf taklitçi" sözleriyle aşağılayacak olursa yazarın dünyası başına yıkılacaktır. Ne var ki Eleştirmenin Ölümü'nde yalnızca yazarın yaşamı yıkılmakla kalmıyor eleştirmenin yaşamı da son buluyor. Bu durumda ilk akla gelen zanlı hiç kuşkusuz yazar Hans Lach oluyor ve tutuklanıyor. Romandaki anlatıcı Michael Landolf yazar dostunun işi cinayete kadar vardırmayacağına inanarak kendi çapında bir araştırmaya girişiyor. Araştırmanın sonucunda yazar eleştirmen ve eleştirmenin yerdiği başka yazarlarla ilgili olarak o güne kadar akıldan geçmeyen bilgiler gün ışığına çıkıyor ve yanıtsız sorular akıl kurcalamaya başlıyor. Eleştirmenin Ölümü kitap yazmanın doğasından cinayet dürtüsüne kendini kanıtlama güdüsünden Almanya'daki Yahudi sorununa kadar geniş bir yelpazede olaylara değiniyor.