Uygarlıklar gelişirken doğal varlıkların örneğin bitkilerin yolunu izlerler. Çimlenirler doğarlar büyürler; klasik dönemlerinde serpilirler; sonra da solar yaşlanır batmaya yönelir ölürler. Ama belki de hiçbir zaman büsbütün ölmezler. Gelecekteki insanlar için geçmişlerine ilişkin özlemler uğuldayan anılar olarak kalırlar ve bazen kuşakların düşüncelerini yeni yaratımlarını onlara göre düzenledikleri olur. Demek oluyor ki uygarlıklar güç durumlarında bile şimdiye kadar boşa çıkmış ama yokluğa teslim edilmemiş umutlardır insanlığın belleğinde devinen canlı umutlardır.