Jeanne Parrish'in İngiliz yağmacıların saldırısı sonrası Normandiya'yı terk etmesinin üzerinden on yıl geçmiştir. 1450 yılının bir sabah vakti Paris'e geldiğinde yoksul bir kızken zekası ve becerileri sayesinde Beauvois Baronesi olmuştur. Ancak zamanın acımasız çarkları dönmektedir. Kocası yanlış doldurulan bir topun infilakı sonucu can verir Jeanne'ı himayesine alan Kral'ın gözdesi Agnes Sorel zehirlenir yıllar sonra bulduğu öz kardeşi Kral'a karşı girişilen komploda yer alır çocuğunun babası şair François Villon bir cinayete karışır. Tüm yakınları rüzgara kapılıp sürüklenmiştir...
Bu arada Jeanne'ın derin bir aşkla bağlı olduğu ilk erkeği ortaya çıkar acaba talihin döndüğünü mü müjdelemektedir bu adam? Öyle olmadığı kısa sürede anlaşılır. Isaac Stern bir Musevidir ve dedikodular kesilmezse Jeanne'ın gözden düşmesini Kral bile engelleyemeyecektir...
Ama Jeanne mantığı kadar gönlünün de sesini dinler. Aşkını şerefine kurban etmesi söz konusu değildir. Isaac ona "Sen benim yıldızımsın" diye seslenir. Artık o yıldızın parlamasının zamanı gelmiştir. Cadılık suçlamasını göğüsleyecek Sorbonne'un bilginleriyle karşı karşıya gelecek kaderini sonuna kadar zorlayacaktır. Öz kardeşini kurtların yargısına teslim edecek olsa bile...