Anar eserlerinde ülkesinin 20. yüzyılda geçirdiği çalkantılı yaşamın değişik kesitlerini yansıtır. 70 yıllık Sovyet döneminin özellikle Stalin iktidarının ağır devlet terörü ardından "Glastnost" ve "Perestroyka'yla gelen bilinmeyen "Liberalizm'e geçiş sancıları sonra ülkenin dörtte birinin düşman tarafından işgalinde aldığı yaralar ve en sonunda "ağabey" Türkiye ile bireysel ilişkiler öykülerinin zeminini oluşturmuştur. Dekor genellikle caddeler apartman daireleri ve deniz kıyılarıı plaj ya da bulvarlardır. İşlenen tema bireysel iletişim duygu sevgi ve tutku çevresinde gelişir. Anar yaşadığı çevreyi iyi gözlemler. Toplumun geleneklerini yaşatmaya çalışır. Bu arada batıl inançlarla karşılaşırsa çekinmez onlara da eserinde bir yer açar. "Dahi Le Corbusier'in dediği gibi 'Ev yaşama makinesidir.' Bunu gerçekleştirmek için içtenlikle çalışmak her ayrıntıyı ölçüp biçmek gerekir yoksa bu makine düzgün çalışmaz. Makinede fazlalıktan bir şey de bulunmaması gerekir ne dış bezeği ne de göz kamaştıran estetik form. Bu düşünceye uyum göstermezsek konut sorunumuzu çözümleyemeyiz. Çok değişiklikler olacak. Fuad Şövgü'den yaşam boyu çok şey öğrenmişti ama en önemlisi dünsüz yaşamasını öğrenmekti kuşkusuz. Öyle yaşamalı ki sanki hiç dün olmamış her şey bu sabah başlamış..."