Farklı din ırk kültür ve dillere mensup toplulukların bir arada yaşaması tarih boyunca yönetimlerin en çetin sorunlarından olmuştur. Farklılıkları yok etmeden bir arada tutabilecek iksiri bulabilmiş olan devirler ise bir elin parmaklarını geçmemektedir. Birbirine tahammül ve hoşgörü insanlık tarihinde nadir rastlanan mücevherlerdir.
İslam'ın ana kaynağı olan Kur'an sanıldığının aksine farklılıkları yok etmek yerine "olduğu gibi" tanımanın önemini işaret etmiş hatta onları birer "ilahi işaret" olarak yorumlamıştır. Bununla beraber sözkonusu farklılıkların toplumsal guruplar arasında herhangi bir eşitsizliğin kaynağı olamayacağını ve eşit olduklarını vurgulamaktadır.
Bütün toplumsal düzenlemeleri bu temel ayrımı esas alarak belirleyen Kur'an "inanma" olgusunun tamamen bireysel ve özgür bir tercih sorunu olduğuna sık sık dikkat çekmektedir. İnsanların inanç özgürlüklerinin önündeki engelleri ortadan kaldırmayı bir görev bilen gerçek dini yönetimlerin iş başında olduğu dönemler insanlık tarihinin iftihar sayfalarından olmuştur.
Orhan Atalay'ın bu öneli çalışması yanız İslami kaynaklara değil Hinduizmden Hıristiyanlığa Zerdüştlükten Museviliğe kadar çeşitli dinlerde "birlikte yaşama"nın tarihine bir bütün olarak eğiliyor. Karşılaştırmalı bakış açısıyla ufuklarımızı genişletiyor.