260 Hicri yılında Vâsıt ile Kûfe arasındaki Cunbulâ beldesinde doğmuştur ve ismen o beldeye nispet edilir. Paklık iman ve Ehl-i Beyt velayeti olan urvetü'l-vuskâya tutunmakta ihlâs ile tanınmış; değerli fazilet sahibi ve asilzade anne ve babadan doğmuştur.
Babası fakih ve basiretli muhaddis olan Allame Seyyid Ebu Hüseyin Hamdân b. El-Hasib El-Cunbulâni'nin gözetiminde dine ve İslam'a uygun pak bir şekilde yetişmiştir. Yedi yaşında Kur'an'ı okumuş on yaşında hafız olmuştur.
Nahiv sarf manalar beyan mantık felsefe tarih vb. kendi çağındaki pek çok önemli ilimlerin uzmanı olmuştur.
Pak ve temiz olan Hüseyin b. Hamdân El-Hasibî Cunbula'da Cunbulâni Medresesinde yetişmiştir. El-Cunbulâni adlı hocasıyla buluşmuş ve ona son derece bağlı kalmıştır. Daha sonra hocası Ebu Muhammed Abdullah'tan ilim öğrenmiş şanı yücelmiş ve adı duyulmuştur.
İrfan ilmini ise Seyyid Muhammed b. Cündüb'den öğrenmiştir. Seyyid Muhammed b. Cündüb de bu ilmi Ebu Şuayb Muhammed b. Nusayr El-Abdi El-Bekri El-Numeyri El-Temimi'den öğrenmişti. Hasibî ayrıca ondan usul ahkâm tefsir ve diğer Kur'an ilimlerini usul ve fürûda mezheplerin ve fırkaların ihtilaflarını öğrenmiştir. Seyyid Muhammed b. Cündüb ölünceye kadar Hasibî ona bağlı kalmıştır. Seyyid Muhammed b. Cündüb vefat ettiğinde Hasibî yirmi yedi yaşındaydı.
Şeyh Cennân'ın vefatı sonrasında (287-Hicri) El-Hasibî yükü üstlenerek Alevî liderliğini devralmıştır. Bir süre sonra Bağdat'a gitmiştir. Türk askerleriyle Bağdat'taki halifeler arasında yaşanan gerginlikler ve çatışmalar sonucunda oradan ayrılarak Halep'e gitmiştir. Orada Seyfüddevle El-Hemedâni'nin şehrinde misafir olarak yerleşmiştir. Seyfüddevle'den güç ve destek aldığı söylenebilir. Şüphesiz ki Hasibî Alevî irfanî mektebinin güçlenmesi ve yerleşmesinde çok büyük ve önemli bir rol oynamıştır.
Hasibî Cunbulâni Şuaybi yolun en önemli liderlerinden ve bu akidede en çok iz bırakanlarından olmuştur. Uzun ömrü parlak zekâsı güçlü destekçileri Ehl-i Beyt yolu ve tevhid ilminin derinliğine inebilmesi de ona bu yolda yardım etmiştir. Öyle ki "Önder Şeyh" lakabını almıştır. Kendi zamanında Alevî Müslümanların onursal mercii olmuş ve 358 Hicri yılı vefatına kadar bu şekilde devam etmiştir.