Meşhur Orta Asya seyahatiyle tanınan Árminius Vámbéry uzunca bir süre bulunduğu İstanbul'da gerek Fransızca dersler vererek paşa konaklarında misafir kalması gerek şehirdeki ulemadan ders alması ve gerekse II. Abdülhamid'e müşavirlik yapması bakımından dikkate değer bir şahsiyettir. Bu eserinde Vámbéry İstanbul'a ilk geldiği zamanla kırk yıl sonrasını mukayese ederek Osmanlı bürokrasisini Türk kadınlarını ve modernleşmeyi ele alır. Genel olarak bakıldığında eserde kadınların değişimdeki rolünü açılan kız okullarının kadınlar üzerindeki tesirini izah eder. Batılıların Türk modernleşmesi üzerine yapılan söylemlerini haksız çıkartarak yaklaşık yarım asırlık sürede şaşırtıcı bir dönüşüm yaşayan bir toplumu gözler önüne serer.
1898 senesinde Fransa'da yayınlanan bu risalenin bir kısmını Ceditçi aydınlardan Fatih Kerimî kısa süre içinde Tatarcaya çevirmiş ve Türk millî kimliğinin inşası için önemli bir metin olarak değer atfetmiştir. Lakin Vámbéry'nin eşsiz risalesiyle beraber bu eksik nüsha da kenarda kalmış ve unutulmuştur. 19. Yüzyıl Türkiyesi ve Türk Modernleşmesi adıyla ilk defa Türkçeye çevrilen bu metin hem Türk kadın yazarların yazılarından hem önemli Osmanlı bürokratlarının söylemlerinden hem de yazarın kendi gözlemlerinden hareketle fikrî anlamda büyük bir dönüşüm yaşayan Osmanlı Devleti'nin on dokuzuncu yüzyıl tarihine ışık tutmaktadır.
"Panislamizm şu an için birbirine ince ipliklerle bağlı gibi görünüyor. Fakat Sünni Müslüman dünyanın manevi lideri olarak tanıdıkları halifeye karşı açık bir tehdit veya saldırı olması durumunda bu ipler kolayca güçlü bir demet hâline gelebilir ve topyekûn bir savaşa sebebiyet verebilir."
"Kırk sene kadar Avrupa'da yaşayıp yeniden İstanbul'a gelerek önceki dostlarım arasına girdiğim zaman gittiğimden beri Türk kadınlarının durumlarında meydana gelen değişim ve büyük köklü devrimlerden oldukça hayrete düştüm. [...] Önceki hâllerini bilen birisi için Şarklıların kalbine yerleşmiş tutuculuk ve eskilik fikrini bitirmeyi kırk sene kadar az bir sürenin nasıl olup da yeterli olduğunu görmek herhâlde şaşırmaya değerdi."
"Nasıl ki Büyük Petro zamanında Ruslar uzun yıllar Avrupalı valilerin ve memurların yardımını kabul ettilerse Rusların o zamanki hâlinden daha iyi durumda olan Türkler neden aynısını yapmasınlar?"