Susuyorduk. Susturuluyorduk... Islak yataklarımızda ancak geceleri konuşabiliyorduk. Nemli karanlıkta sözcükler ıslığa dönüşürken biçim değiştiren yaşlı çatılara bakıyorduk; sağır ve dilsiz gibiydiler.
Gündüz yataklarımızı ıslatan kalaslarla saldıran haki renkli adamları kalın enselerinden tanıyorduk; yüzleri yoktu sesleri de... Ay ışığı yataklarımızın üstünde solarken kol kola giriyorduk. Ellerimizi yumruk yapmaktan yorulmuyorduk; yorgunluğumuz yedi canlı kediydi diriliveriyorduk. Sesimiz karanlıkta uzayıp giderken ant içiyorduk...