"Öyle ya harem kültüründen kapalı odalardan çıkıp sokaklarda tek başına yürümeyi öğrendik biz kadınlar diye düşündü. Üstelik de bir paşa torunu konak kızı olarak nereden nereye... Ülkenin insanını kenar mahalleleri işçi sınıfını yoksulluğu çamuru açlıktan ölünebileceğini açlık yüzünden etini satan kadınları tanıdığını biliyordu artık. En az bir yıl mahkeme muhabiri olarak çalışmış katili hırsızı fuhuş yapan yapmak zorunda olan kadınları dinlemişti. Ne büyük dramlar. Çoğu sanki bir dalgınlık anına gelmiş insanlık trajedileri."
İşsiz bırakılmış bir kadın akademisyen Berlin sokaklarında Suat Derviş'in yüz yıl önceki izini sürüyor. Yabancı bir ülkede kalemiyle geçinmeye ayakta durmaya çalışan bir yazar. O da yitirmiş midir umudunu? Yoksa erkeklerin sen yapamazsın bakışlarına; Batı'nın bize o büyülü Şark'ı anlat dayatmalarına aldırmadan yürüyüp gitmiş midir özgürce? Âşıkken yoksulken yazarken gülerken ağlarken yüreğine oturan İstanbul'u ve Berlin'i geceleri ve gündüzleri birbirinin aynısı kılan o dejavu duygusunu yaşamış mıdır?
Menekşe Toprak Suat Derviş'i günümüz kadınlarıyla bir Dejavu'da buluşturuyor. Her şey size aşina gelecek.