Gökyüzüne bakıp bulutları nesnelere benzeten çocukluğumuzun ardından büyüdüğümüz de aynı gökyüzünü geleceğimize benzettik. Aslında çocukken gökyüzünü sadece bulutlara kadar sanıyorduk. Oysa ne geniş bir evrende yaşıyormuşuz..
Elbette gökyüzüne bakarken bulutların ardını görebilenlerimiz de yok değildi.
Erhan ve arkadaşları Artvin- Yusufeli Tekkale köyünde dedesinin not defterinde buldukları çizimleri minareye benzetmişlerdi. Ama dedesi Osman Ağa hayatının bir köşesinde gökyüzüne umutla bakmakla kalmayıp orayı merak edenlerin yanındaydı. İnancımızı simgeleyen minareler gökyüzünü yazan kalemler ve gökyüzüne umutla uzanan roketler..
Oldukça uzak bir yere gidebilmek için iki şeye ihtiyacınız olacaktı. Biri umut diğeri ise inanç. Eğer bu ikisi tükenmezse oraya varmanız için önünüzde hiçbir engel kalmaz.
Alabildiğince uzak olan gökyüzüne bakıp bulutların ardında ki geleceği görebilen çocukların inandıkları ve umudunu kaybetmedikleri bir yolculuk..