Hayatımızın damarları olan varlıkları adınıza teker teker konuşturdum. Bir bakıma onlarla halleştim dertleştim.
Kimini güler yüzlü tatlı dilli kimin sıkıntılı kiminin de yalnızlıktan ve insanoğlundan şikâyetçi olduğunu görüp dinledim.
Toprak Ana; boş ve kimsesiz kaldığını kendisinin eskisi kadar sevilmediğini vücudunun nice değişik gübre ve genetiği bozulmuş tohumlarla zehirlendiğini Buğday; çöreğinin böreğinin bazlamasının bulgurunun eski lezzeti vermediğini kitaplar ve kutsal kitabımız Kur'an; Afrika ülkeleri kadar okunmadığını ve insanımızın çok büyük kısmının okuma özürlüğü olduğunu Çiçekler; eskisi kadar kokmadıklarını Ağaç ve Ormanlar; nankör vicdansızların kendilerini cayır cayır yaktıklarını Gözyaşı; Yaratan'ın yolunda akıtılmadığı için cehennemin ateşini söndüremeyeceğini söyledi.
Gazi nehir Tuna; ağaç balık ve türküleriyle Türk'e ve Osmanlı'ya hasret kalıp her gün ağladığını bir zamanlar Dünyaya nizam veren Topkapı Sarayı da ziyaretçisinin çokluğuna rağmen yine de mazisine hasret yalnız ve garip kaldığını söyleyerek insanımıza özelliklerini ve güzelliklerini anlatan bir kitap hazırlamamı benden rica etti.