İki yılı aşkın bir süredir tüm dünyanın en önemli gündem maddelerinden biri olan COVID-19 salgını bir kez daha insanoğlunun yaşam alışkanlıklarını toplumsal düzenini ve iletişim pratiğini sorgulamasına neden olmuştur. Salgının henüz tam bir kontrolünün sağlanamaması "yeni normal" kavramının gereklilik ve geçerliliğinin de kaynağıdır. Bir bakıma salgının neden olduğu sosyal toplumsal ekonomik politik ve kültürel sorunların daha kolay aşılmasının yol ve yöntemlerinin belirlenerek ön plana çıkarıldığı yeni normalin çerçevesini belirleyen ilk unsur bilimin özellikle de tıp biliminin ve teknolojisinin insanlığa sunduklarıdır. En az ilki kadar süreç üzerinde belirleyici olan diğer unsur ise salgın döneminde bireysel ve toplumsal düzlemde yaşanan deneyimlerden dersler çıkarılması ve daha "sağlıklı" bir dünya için yeni ilhamlara dönüştürülmesidir. Bu çalışmada toplumsal kültür kurumu kimliği ile COVID-19 salgınından doğrudan ve en çok etkilenen kurumlardan biri olan halk kütüphanelerinin salgının hemen öncesi salgın dönemi ve yeni normal süreçlerinde yasadıkları deneyimler kullanıcıları ve onlardan gelen taleplerle ilişkilendirilmiştir. Dünyanın gelişmiş ülkelerindeki örnekleri yanında çalışmanın evreni olarak belirlenen İzmir'de Kültür ve Turizm Bakanlığına bağlı olarak hizmet veren halk kütüphaneleri ve kütüphanecilerinin salgın sürecine ilişkin deneyimleri de dikkate alınarak hazırlanan yeni normale uyum izleğinin Türkiye'nin halk kütüphanelerine eklentili kültür iklimi açısından önemli bir boşluğu dolduracağı değerlendirilmektedir.