Anadolu toprakları tarih boyunca yoğun kitlesel göç hareketlerine ev sahipliği yapmıştır. Bu hareketliliğin en önemli unsuru coğrafi konumudur. Her ne kadar coğrafi konum göçler açısından başat önem taşısa da o coğrafyaya hâkim siyasi otoritenin göçe ve göçmene yaklaşımı da bir diğer ana belirleyici unsurdur. Göçe ilişkin yaklaşımlar ise tecrübelerle şekillenir ve bu yaklaşımlar göç politikalarını şekillendirir. Göç olgusunun sürekli gündemde kaldığı coğrafyalarda göç politikalarının hem siyasi alanda hem bürokratik alanda hem de uygulamada kurumsal bir düzende olması beklenmektedir. Ancak günümüzde Türkiye'nin göç politikaları ciddi eleştirilere maruz kalmaktadır. Özellikle Geç Dönem Osmanlı'dan günümüze yoğun göç hareketliliklerine maruz kalan bir ülkenin göçe ilişkin politikalarının bu denli eleştirilmesi üzerinde düşünülmesi gereken bir soruyu da beraberinde getirmektedir. Ciddi tecrübelere rağmen yaşanan göç politikalarındaki bu aksaklıklar kurumsallaşamamanın mı yoksa kasıtlı politikasızlığın bir sonucu mudur?