Hayatı ilk algıladığım gün neydi? Hangi gündü? Pazartesi perşembe cuma mıydı? Hava nasıldı? Güneşli mi sıcak mı soğuk mu yağışlı mıydı? Veya boyum kaçtı? Kilom ne kadardı? Bunların hiçbirini bilmiyorum. Bu konuda hiçbir şey hatırlamıyorum. Bildiklerim sadece hayal meyal gözlerimin önüne gelen ve sisli bir atmosferin içerisindeki siluetler gibi hareket eden dört yaş çocukluğum... Bir diğer deyişle 1968 yılının ilk ayları... Ve bu aylardan başlayan yaşım ilerledikçe netleşen nihayet 1974 yılına kadar iyice belirgin hâle gelen altı yıllık bir zaman dilimi... Dahası gariban ve yoksul olduğu kadar hayata tutunmaya çalışan kendi yağıyla kavrulan günleri kâh huzur kâh hüzünle geçen bir ev. Ve bu evde anne baba ağabey ve sonraki yıllarda dünyaya gelen iki kız kardeşle birlikte altı kişilik bir aile. Bir de yaklaşık elli hanelik bir köy. Aydın ili Nazilli ilçesinin beş kilometre kuzeyinde yer alan Dereağzı köyü. Veya şu anki resmî söylemiyle Dereağzı Mahallesi. Bu mahallede yaklaşık yarım yüzyıl önce yaşananlar... Anılar yaşantılar acı ve tatlı olaylar... Bir çocuk gözüyle hayata ilişkin tanıklıklar...