Erol Hoca'yla bu söyleşi kitabı son 30 yılına tanıklık ettiğim bir düşün insanının entellektüel serüveninde başlangıçtan bugüne katettiği yolları izleyip kayda geçmesini arzulamamdan oluştu. Erol Hocayla tanışmam hocanın İktisat Fakültesi 1. Sınıfta İktisada Giriş dersimize girmesiyle oldu. Daha sonra Gülten Kazgan ve Erol Manisalı'nın asistanı olarak akademiyaya girdim. Bizim kürsünün o zamanlar hoş bir geleneği vardı. Erol hoca ve Gülten Hoca'nın ders çıkışlarında odalarında her hafta toplanılır siyasetten ekonomiye tez konularımıza kadar sohbetler yapılırdı. Bu söyleşilerin güzel tarafı biz yeni yetişen akademisyenlere farklı bakış açılarını ve kavramlar üzerinden bir düşünme terbiyesini kazandırmasıydı. Bunun değerini bugün daha iyi anlıyorum. Erol Hoca daha sonra emekli oldu. Görüşmelerimizi kürsüyü davet ettiği evindeki yemeklerde sürdürdük. Son yıllarda Erol Hocayı yaz aylarında Bodrum'daki evinde de ziyaret eder olmuştum. Hocanın gazete yazılarında da bahsettiği zeytin ağacının altında hocayla yayınlanmak üzere bir söyleşi yapmak istediğimi kendisine söylediğimde "bunu son 30 yılı birlikte geçirdiğim sen yaparsın zaten" diyerek sağ olsun kabul etti. Söyleşiler Bodrum'da hocanın bahçesindeki bir zeytin ağacı altında başlayıp İstanbul'daki evinde son buldu. Bir atasözü "Öğretmen ve ağaç ürünlerinden belli olur" der. Bir zeytin ağacı altında bir hocayla söyleşiye ne kadar da uygun düşüyor değil mi?...