ki terörist Erol Öğretmen'i getirmek üzere piknik yapılan yere doğru yürümeye başladılar. Çoban Ahmet'in yanında kalan terörist ise telsizi ile sözde bölge komutanları ile konuyu görüşerek ona bilgi verdi. Sözde bölge komutanları ise infaz esnasında silah sesinin yayladan duyulabileceğini söyleyerek Erol Öğretmen'in teröristlerin sözde karargâhlarına getirilmesini istedi. Bu plana göre Erol Öğretmen yakalandıktan sonra elleri bağlı bir şekilde teröristlerin toplantı için bir araya geldikleri örgütün sözde karargâhlarına götürülüp bütün teröristlerin huzurunda yargılanarak infaz edilecekti. Sözde bölge komutanlarından talimatını alan terörist Çoban Ahmet'e döndü: "Çok şanssız adammışsın be Ahmet. Şuracıkta ne güzel infaz izleyecektik. Ama komutanımız Erol Hoca'yı bizzat huzuruna istedi. Seni karargâhımıza götüremeyeceğimiz için kusurumuza bakmazsın artık. Gerçi infazı canlı olarak izleyemeyeceksin ama askerler Erol Hoca'nın cesedini Almus'a götürürlerken mecburen sizin köyün içinden geçmek zorundalar. Erol Hoca'nın cesedi köyünüzden götürülürken devletin acizliğini ve örgütümüzün büyüklüğünü anlarsın artık. Bu infaz köyde bulunan bazı işbirlikçi faşistler ile koruculuğu kabul eden akılsızlara da iyi bir ders olacağı kanaatindeyim. Hem öyle yüzünü de asma be Ahmet. Az sonra Erol Hoca buraya getirildiğinde onunla vedalaşıp helalleşmene izin vereceğiz."
Ahmet:
"Ağabey ne olur Erol Hoca'ya bir şey yapmayın. Hepimiz onu çok seviyoruz." Terörist işaret parmağını dudaklarına götürerek Ahmet'in susmasını istedi:
"Konu kapanmıştır Ahmet. Şansını zorlama ve kafamı ağrıtma artık."