altın güneşe tırmanırken ölmüşlüğünüz var
ve ay tam on ikiden kaybolurken
düşlerinde delik deşik hapsolmuşluğunuz
işittim ki
limanlarınıza çırılçıplak bulutlarınız inmiş
içine ayazda kalanları
yan yana ama denizlerden ayrı çizdiğiniz
taşlara vurulup öyle yankılanacak cesediniz
boyalı ama
sulu bir gün göğündesiniz şimdi
nasılsa dinmemiştir kök olmuş kırgınlık
ah bir de gülerken
çocukluğunuzu kendi çemberlerinde
dünyayı da kendi ekseninde
dönsün diye sevmeleriniz yok mu
cıs