Yorgunum üstadım. Sadece yorgunum. Taştan uçurtmalar kayadan balonlar tutuşturdular ellerime. Nasıl havalandırayım ben bunları? Bir de savaşlar var üstadım. Kör bıçaklarla katlediyorlar insanları. Oysa ölümün bile bir adabı vardır üstadım. Savaşın da bir adabı vardır. Ölen niçin öldüğünü bilir öldüren niçin öldürdüğünü... Kimsenin bir şey bildiği yok üstadım. Tüm bunları bilmek ve bu acılarla yaşamak tahammül edilemez bir raddeye geldi efendim. Başımı yerden kaldırmaya korkuyorum. Düşlerini kara kutulara hapsetmiş insanlık. Beyazı yalnızca umutlarını defnederken kullanıyorlar. Oysa beyaz; temizliği saflığı güzelliği temsil ederdi. Beyaz umuttu... Ölüyorum üstadım. Can çekişerek her nefesimde en küçük zerrelerime ayrılarak ölüyorum. Yaşayarak her gün ölüyorum efendim.